Web sitemize hoşgeldiniz, 19 Nisan 2024

PROSTAT BÜYÜMESİNİN SEBEPLERİ, BELİRTİLERİ VE YARATABİLECEĞİ OLUMSUZLUKLAR

PROSTAT BÜYÜMESİNİN SEBEPLERİ, BELİRTİLERİ VE YARATABİLECEĞİ OLUMSUZLUKLAR

-prostat ne demektir?

-prostat büyümesinin sebepleri nelerdir?

-işeme zorluğu şikayetlerinin tek sebebi prostat büyümesimidir?

-işeme zorluğu şikayetlerinin dercelendirilmesi ve önemi, şikayet derecesine göre takip edilecek yol?

-kansersiz prostat büyümesininde genetik geçiş(ırsiyet), ailevi(familyal) kansersiz prostat büyümelerinin özellikleri

-kansersiz prostat büyümesinin gıdalar, vitaminler, beslenme tarzı ve yaşam tarzı ile ilişkisi varmıdır?

-obezite-kansersiz prostat büyümesi ilişkisi

-işeme şikayetlerinnin artmasına sebep olabilecek ilaçlar nelerdir?

-yaş ve prostat büyümesi şikayeteleri ilişkisi nedir?

-prostat büyümesi şikayetleri ile başvuran kişilere yapılması gereken tetkikler nelerdir?

–Kansersiz prostat büyümesi tedavi edilmezse olabilecek kötü gelişmeler nelerdir?

-İşeme ile ilgili şikayetleri gelişen hastalardan kendi tabirleriyle “prostat oldum galiba” sözünü çok işitmişizdir. Kişiler gençlik yaşlarındakinden farklı olarak işeme alışkanlıklarında olumsuz değişiklikler başlayınca bu tabiri kullanmaktadırlar. Öncelikle “prostat” kelimesinin bir hastalık adı olmadığını, bir organın adı olduğunu, doğuştan her erkekte bu organın var olduğunu, her organın görevleri olduğu gibi prostatın da vücut işleyişinde görevleri olduğunu, her organın birtakım hastalıkları olduğu gibi prostatın da birtakım hastalıkları olabileceğini tekrar belirtirim. Erkeklerde prostat büyümesi ortalama 45-50 yaşlarında başlayıp yaş ilerledikçe artan bir seyir izlemektedir. Yaş artışına paralel olarak bu büyümenin yararttığı işeme şikayetlerinin derecesinde de genellikle artan bir seyir görülmektedir. Prostatın büyümesi bazen kanseri ile birlikte olabilmektedir, yada kansersiz prostat büyümesi başlayan bir kişinin prostatında sonradan kanser de gelişebilmektedir. Bilinmesi gereken en önemli hususlardan biri de işeme şikayetlerinin oluşmasında tek sebebin prostat büyümesi olmadığı, prostat büyümesine paralel olarak idrar torbasının(mesanenin) fonksiyonlarında bozulmanın yada sinir sisteminde gelişen birtakım hastalıkların veya prostat büyümesi ile birlikte var olan bazı hastalıkların da bu şikayetleri yaratabileceği yada bu şikayetlerin derecesini arttırabileceğidir. Yani 45-50 yaş ve üzerindeki erkeklerde işeme ile ilgili şikayetler gelişince bunun en muhtemel sebebi prostat büyümesi olmakla birlikte başka sebeplerden de bu şikayetler gelişebilir yada prostat büyümesi ile birlikte bu şikayetleri arttıran başka sebepler de olabilir. 45-50 yaş ve üzerindeki erkeklerde prostat büyümesine tıbbi tabirle “benign prostatic hyperplasia, BPH” denmektedir. Kansersiz prostat büyümesi ile birlikte prostat kanseri de varsa bunu sadece  “prostat kanseri” olarak ifade ederiz.

Kansersiz prostat büyümesinin sebepleri: Erkeğe mahsus özellilerin gelişmesinde rolü olan hormonlara “androjenler” denir ve bunların en başında “testosteron, T” gelir. Teorik olarak bir erkekte testosteron yoksa prostatın gelişmeyeceği, büyümeyeceği düşünülebilir, yani prostatın gelişmi-büyümesi için testosteronun var olması şarttır. Erkekte testosteronun yanında kadına mahsus hormon olan “östrojen, Ö” de minimal seviyede vardır, kadında da bunun tam tersisidir. Erkek yaşlandıkça T/Ö dengesi östrojen lehine değişir,45-50 yaş ve sonrasında prostat büyümesinin birincil faktörü bu hormonal dengedeki değişimdir.Prostatın büyümesi sürecinde sadece hormonların değil büyümeyi provake eden faktörlerin(growth faktörler)de önemli rolü vardır.Bu büyüme sürecinde prostatın iç yapısındaki bazı elemanların miktar ve hacmi artarken bazı elemanların sayısı artmamakla birlikte prostat içindeki oranı, hacmi artmaktadır. Yani prostat salgısını yapan epitel hücreleri ve bunların oluşturduğu birimler sayı ve hacim olarak artmakta(epitelyal hiperplazi), prostat içindeki düz adele hücreleri sayı olarak artmamakla birlikte bunlar güçlenmekte ve prostat içindeki kapladıkları volüm artmaktadır(stromal hipertrofi). Ayrıca stromada bağ dokusu elemanları, damarlanmalar da artmaktadır. Prostatın işeme zorluğu yaratmasında bu epitel hücrelerinin volümünden ziyade düz kas hücrelerinin güçlenmesi, bunların prostat içinde kapladıkları volüm esas rolü oynamaktadır. Bunlardan başka çevresel faktörlerin(beslenme ve yaşam tarzı gibi) ve genetik faktörlerin de prostat büyümesinde ikincil rolleri vardır. Sonuç olarak bir erkekte kansersiz prostat büyümesi gelişebilmesi için testosteron’un(dolayısıyla testislerin) var olması ve yaşlanma şarttır(1-3).

-Kansersiz prostat gelişimi ve bunun yarattığı idrar şikâyetleri kişiden kişiye değişmektedir. Bugünkü bilgilerimize göre prostatın büyümesiyle idrar şikâyetlerinin oluşmasında yukarıda da dikkat çektiğim gibi tek sebebin prostatın büyümesi olmadığı, bu yaşlarda mesanenin kasılma gücünün yaşlanmaya bağlı zayıflamasının, mesanedeki kasılmayı sağlayan adale kitlesinin azalmasının, beynin fren görevinin zayıflamasının, damar sertliğine bağlı kan akımının azalmasının da rolü olduğu görüşleri genel kabul görmektedir. Önemli bir konu da prostat büyümesinin yarattığı işeme şikayetlerinin derecesi ile prostatın büyüklüğünün tam bir ilişkisinin olmamasıdır, yani “prostatı büyük olanlarda işeme şikayetleri daha küçük prostatlılara göre daha yüksek derecede olur” denemez. Şikayet derecesini arttıran esas faktör prostatın içinden geçen idrar kanalını prostatın tıkayıcılık derecesidir. Prostat şekil olarak bir mandalinaya ya da tabanları birleşmiş iki kestane ve bu ikisini saran bir kabuktan (kapsülden) oluşan bir yapıya benzetilebilir. Bu yapının tam ortasından da ortalama 1cm genişliğinde idrar kanalı geçmektedir. Bu organ büyüdükçe ortasından geçen idrar kanalını daraltır ve normalde düz olan kanalı kıvrımlaştırarak idrar zorluğuna, idrar yapmakla ilgili problemlere yol açar.

-Merak edilen bir husus da prostat büyüklüğü ile idrar şikâyetlerinin ilişki derecesidir. Birçok hastamız “prostatım çok büyümüş, ameliyat gerekir mi?” sorusunu sormaktadır. Bilinmelidir ki pek çok araştırmayla prostat büyüklüğü ile idrar şikâyet derecesinin kuvvetli bir ilişkisi olmadığı gösterilmiştir. Yani “prostatı büyük olanların idrar şikâyeti daha fazla olur, prostatı küçük olanların idrar şikâyeti az olur.” şeklinde bir genelleme yapılamaz.Ancak araştırmalara göre prostatı büyük olanlarda tıkanma ve ameliyat gerekliliği riskinin daha yüksek olduğu kabul edilmektedir. Yeri gelmişken “büyük prostat nedir” sorusunu cevaplamak gerekir. Prostat büyüklüğünü değerlendirme ilk önce tuşe rektal (DRE) denen parmakla makattan prostat muayenesi ile yapılır. Ancak bu değerlendirme kaba bir değerlendirmedir. İnsanların çok büyük çoğunluğunda prostat hacmi ortalama 50-60 ml’yi geçmemektedir. 80 ml ve daha yukarısı genelde büyük hacimli prostat olarak kabul edilmekte olup, bu ölçülerde prostat büyüklüğüne insanların ortalama %10’unda rastlanmaktadır. Prostat büyüklüğü ölçümü birçok hastada karından yapılan ultrasonografi ile yapılmakta olup, bu ölçüm gerçek prostat büyüklüğünü belirlemekten uzaktır. Makattan yapılan ultrasonla (TRUS’la) daha doğru ölçülere ulaşmak mümkündür. TRUS ölçümlerinde bile %20’ye varan yanılmalar olabilmektedir. MR ile daha doğru hacim ölçüsü alınabilmektedir. Prostat büyüklüğünün yaş ilerledikçe arttığı bilinmelidir.

-Prostat büyümesi olanlarda işeme şikayetleri ve derecelendirilmesi: Prostat büyümesi olanlarda işeme şikayetleri genel olarak “sık ve kısa aralılarla idrara çıkma, geceleri uyuduktan sonra 1 den fazla idrara kalkma ihtiyacı, kesik kesik işeme, idrarın çatallanması(fıskiye tarzı işeme), işeme süresinin uzaması, işedikten sonra içerde idrar kalmış hissi(tam boşaltamama hissi), bazı hastalarda idrar yaparken yanma hissi” dir. Bilimelidir ki bu şikayetlerin tek sebebi prostat büyümesi değildir, başka rahatsızlıklarda da(idrar yolu darlığı, idrar kanalını taş tıkaması, enfeksiyon gibi) benzer şikayetler olabilir, ancak 45-50 yaş ve üzerindeki erkeklerde bu şikayetlerin en sık rastlanan sebebi prostat büyümesidir, bunlara işeme semptomları da denebilir. Bu şikayetleri biz(ürologlar) sorgulama ile derecelendiririz; sonuçta bunları “minimal, orta derecede ve yüksek” semptomatik olarak guruplandırırız. Minimal semptomatik gruba genel olarak herhangi bir ilaç tedavisi ya da ameliyat uygulanmamaktadır, bunlara genelde akşamları sıvı alımının azaltılması, ayakların üşütülmemesi gibi bazı tavsiyelerde bulunulmaktadır. Orta semptomatik gruptakilere hasta isterse tedavi verilebilir. Bu gruptaki hastalara tedavi verilecekse öncelikle ilaç tedavisi verilir, öncelikle ameliyat tedavisi önerilmemektedir.Yüksek semptomatik gruptaki hastalarda ameliyat gerekliliği ihtimali  yüksektir. Ancak hasta iyi bilgilendirildikten sonra ilk tercihi ilaç tedavisi ise önce ilaç tedavisi denenmelidir. Bilinmelidir ki yüksek derecede idrar şikâyetleri ile birlikte böbreklerin görevleri bozulmadıkça hasta idrarı tıkanıncaya kadar ameliyat olmayabilir.Hastalarda 45-50 yaşından sonra artan bu şikayetler yaşlandıkça artan bir seyir izlerken az bir gurup hastada yaşa paralel artış göstermeyebilmektedir. İşeme şikayetleri arasında gece uykudan 1 defadan fazla idrara kalkma ihtiyacı(tıbbi tabirle noktüri) özel önemdedir. Noktürinin de tek sebebi prostat büyümesi değildir. Noktüri sayısı arttıkça hastanın uyku düzeni bozulacak, hayat kalitesi düşecek, ertesi günkü iş verimi bozulacaktır. Ama kişi noktüri sayısının hayat kalitesini etkilemediğini belirtiyorsa sadece noktüri sayısına bakarak ameliyat kararı verilmez, ilaç tedavisi önerilebilir. Noktüri bir anlamda yaşlılığın belirtisidir, yaşlı kadınlarda da sık görülür(bunlarda prostat olmadığı halde).

-Prostat büyümesinin ırsiyetle ilişkisi varmıdır(genetik geçiş oluyor mu)?:Prostat kanseri ile ırsiyet(genetik geçiş) ilişkisi prostat kanserinde genetik geçiş(ırsiyet)konu başlığı altında anlatılmıştır. Burada anlatacaklarımız “kansersiz prostat büyümesinde, benign prostat hiperplazisnde” genetik geçiş(ırsiyet) konusudur. İrsi (herediter, genetik geçiş gösteren) prostat büyümesi ve ailevi (familyal) prostat büyümesi bazı farklılıklar gösterir. Bir kişinin babasında prostat büyümesi rahatsızlığı varsa bu kişide “ailevi hikâye pozitif” deriz. Ama ailevi hikâyenin pozitif olduğu kişilerdeki prostat büyümesi her zaman “irsi” kaynaklı değildir. Yani ailevi hikaye pozitif olanlardaki prostat büyümeleri bazılarında irsi sebeplerden, bazılarında da irsi olmayan sebeplerden kaynaklanabilir. Erkeklerin “babam prostat hastası, prostat ameliyatı oldu, ben de prostat hastası olur muyum, bana da ameliyat gerekecek mi?” sorusuyla sık karşılaşmaktayız. Ailesinde prostat büyümesi sebebiyle ameliyat olmuş her kişide ileride prostat ameliyatı gerekecektir, şeklinde düşünmek yanlıştır.Bugünkü bilgilerimiz prostat büyümesi olanların ortalama %10’undan azında ailevi faktörlerin rolü olduğu yönündedir. Ailesel faktörlere bağlı prostat büyümesi olduğunu söyleyebilmek için hasta hariç, diğer aile fertlerinden en az 2 kişide de bunun oluşması gerektiği bilinmektedir. Yani babada prostat büyümesi, ameliyat gerekliliği olmuşsa bu en az iki kardeşinde ya da oğullarında da oluşmuşsa diğer oğullarında da olma ihtimali yüksektir denebilir. Ailevi faktörlere bağlı gelişen prostat büyümelerinin şu özellikleri vardır (4):

1-Ailevi faktörlere bağlı gelişmiş kansersiz prostat büyümeleri ailevi faktörlere bağlı olmadan gelişmiş kansersiz prostat büyümelerine göre daha genç yaşlarda, ortalama 55 yaşından önce olmaktadır.

2-Ailevi faktörlere bağlı gelişmiş kansersiz prostat büyümelerinde prostat büyüklüğü ailevi faktörlere bağlı olmadan gelişmiş kansersiz prostat büyümelerine göre daha büyük hacimlidir ve ameliyat gerekme riski daha yüksektir.

3-Daha önce bahsedildiği gibi kansersiz prostat büyümelerinde “stromal büyüme, epitelyal çoğalma veya stroma/epitel oranı” denen ölçü ailevi prostat büyümelerinde stroma lehinedir. Aile hikâyesi pozitif olan bir kişide gelişen prostat büyümesinin irsi kaynaklı olup olmadığını birtakım genetik araştırmalarla anlayabilmek mümkündür.

-Kansersiz prostat büyümesinin gıdalar, vitaminler, beslenme tarzı ve yaşam tarzı ile ilişkisi varmıdır?

– İnsanlar birçok hastalıkta olduğu gibi prostatın büyümesi olayında da gıdaların, beslenme tarzının, tıbbi deyimle “çevresel faktörlerin” çok etkili olduğuna, hatta bu kişilerin  birçoğu prostat büyümesinin temel sebebinin beslenme tarzıyla, gıdalarla ilgili olduğuna inanmaktadırlar. Bu inanışta doğruluk payı olmakla birlikte prostatın büyümesi olayının tıbbi sebepleri incelendiğinde olayın sadece beslenme ve gıdalara bağlı olamayacağını anlıyoruz. İnsanlar olayları ve çarelerini basite indirgemeye meyillidirler. Prostat büyümesinin yarattığı şikâyetleri olan birçok hastamız günlük gıda menüsünde brokoli ya da faydalı olduğuna inandığı gıdaları dahil etmekle prostat büyümesinin duracağına, gerileyeceğine, ameliyat gerekliliğinin ortadan kalkacağına, kanser gelişmesi riskinin kaybolacağına inanmaktadırlar. Dünyada ve ülkemizde bu tür gıda ya da bazı vitaminlerin, doğal ilaçların (!) üretimi ile uğraşan, insanların inanışını ekonomik getiriye çevirmek isteyen birçok kişi ve kuruluş vardır. Kısacası ekonomideki “arz-talep” kuralı bu konuda da geçerlidir. Bu inanışı güçlendirmek için maalesef akademik kariyerliler de bazen vasıta olmaktadırlar.

-Konunun uzmanı olarak, bilim insanı olarak bizler, tıpta her konuda olduğu gibi bu konuda da doğruluğu bilimsel araştırmalarla ispatlanmış sonuçlara güveniriz.Hastalarımıza da doğruluğu ispatlanmış sonuçlara dayanan bilgileri, tavsiyeleri aktarırız.Öncelikle 50 yaşından sonra gıda menüsüne sadece şu ya da bu gıdayı ekleyerek prostat büyümesinin ve bunun yarattığı sonuçların ortadan kalkmayacağı bilinmelidir. Bunu söylerken gıdaların ve beslenme tarzının bu tür olaylarda etkisiz olduğu anlaşılmamalıdır. Yapılan araştırmalar beslenme tarzının, alışkanlıkların prostat büyümesi olayında etkili olduğunu, ama bunun uzun yıllarda ortaya çıktığını, yani belli bir yaştan sonra her türlü gıdanın yanında bir miktar “faydalı olacağına inandığı gıdadan” menüsüne dahil etmenin fazla yararı olmayacağını göstermiştir. Beslenme tarzları “Batı tipi yani yüksek derecede protein ve kaloriden zengin beslenme, Akdeniz tipi yani meyve-sebze ağırlıklı, deniz ürünleri ağırlıklı beslenme” gibi gruplandırılabilir. Bilimsel verilere göre beslenme ve prostat büyümesi, prostat kanseri gelişimi ile ilgili olarak Batı tipi beslenme alışkanlığında olanlarda prostat büyümesi ve prostat kanseri gelişmesi riskinin daha yüksek olduğunu, meyve-sebze ve deniz ürünleri ağırlıklı beslenme tarzında bu olayların daha az görüldüğünü ya da bu risklerin daha az olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki bu alışkanlığın uzun yıllardır devam etmiş olması gerekir.

-Beslenme tarzı dışında çevresel faktörlerin, bazı alışkanlıkların da prostat büyümesinin yarattığı işeme ile ilgili sıkıntıların artmasında ilgisinin var olduğu bilinmektedir. İdrarı tutma alışkanlığı, uzun süreli oturmalar, çay, kahve, su gibi likid gıdaların akşamları fazla alınmasının bu sıkıntıların artmasında rolü vardır. İklimin rolü olup olmadığını tam olarak bilmiyorum, ancak mantıklı olarak düşündüğümüzde soğuk iklimlerde günlük idrar miktarının fazla olması sebebiyle işeme sıkıntılarının daha fazla olabileceği söylenebilir. Yeri gelmişken hastalarımızın bazen kendi fikirlerine göre gerekse bazen doktor tavsiyesi olarak “çok su içmenin, normal ihtiyacından fazla su içmenin işeme sıkıntılarına iyi geleceği” şeklinde bir inanışları vardır. Ya da bu fikrin doğru olup olmadığını bize birçok defa sormaktadırlar. Bu konu ayrı bir başlık altında anlatılmıştır,hastaların sıvı tüketimini ağırlıklı olarak gündüz saatlerinde yapmalarını, akşamları bunu azaltmalarını öneriyoruz. Çünkü akşamları sıvı tüketiminin gündüz gibi olması gece idrar üretiminin artmasına, dolayısıyla gece uykudan idrar zoruyla uyanma sıkığının artmasına yol açacaktır.

-Aşırı kilonun, diğer bir deyişle obezitenin başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere birçok hastalık riskini arttırdığı artık herkes tarafından bilinmektedir. Son yıllarda bu tür kişilerde birden fazla faktörden oluşan duruma “metabolik sendrom” tabiri kullanılmaktadır. Metabolik sendromlularda diğer hastalıkların yanında prostat büyümesinin de metabolik sendromu olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu bildirilmiştir. Metabolik sendrom; obezite, diyabet, kanda yağ-kolesterol oranında yükseklik, tansiyon yüksekliği ve artmış kardiovasküler hastalık riskinden oluşan bir tablodur. Toplumda bu tanıma giren pek çok kişi vardır ve bu grup insanlarda aynı zamanda hareket kısıtlılığı ve Batı tipi beslenme alışkanlığı vardır. Yani bu kişiler daha çok yüksek oranda yağlı, yüksek protein içeren beslenme alışkanlığındadırlar. Bu tür bir beslenmenin prostat kanseri riskini ve kansersiz prostat büyümesi riskini de arttırdığı birçok araştırmada gösterilmiştir. Araştırmalarda obezlerde prostat büyüklüğünün obez olmayanlara göre daha yüksek olduğu, ameliyat gerekliliğinin de daha fazla olduğu bildirilmiştir (5). Obezler içinde özellikle  aşırı göbeklilerde(abdominal obezite) idrar şikâyetlerinin daha yüksek olduğu, prostat ameliyatına gidişin diğerlerine göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir (5). Genel görüş olarak kansersiz prostat büyümesi ve buna bağlı işeme zorluğu şikâyetleri gelişiminde beslenme tarzının ve gıdaların rolü yadsınmamakla birlikte, bunların birincil rol olmadığı kabul edilmektedir.

-Vitaminlerle prostat büyümesi arasındaki ilişkiyle ilgili olarak yapılan 2 araştırmada vitamin D seviyesi, HD lipoprotein (faydalı kolesterol) ile prostat büyümesi arasında ters ilişki olduğu, yani bunların seviyesi yükseldikçe prostat hacminin, büyüklüğünün azaldığı, tersi olarak bunların seviyesi düştükçe prostat hacminin arttığı bildirilmiştir (6,7).

-Meyve-sebze tüketim miktarı ile işeme sıkıntıları yaratan kansersiz prostat büyümesi ilişkisiyle ilgili olarak 7.800 kişide yapılan bir diğer araştırmada da sebze tüketimi ile kansersiz prostat gelişimi arasında ters ilişki olduğu, yani sebze tüketimi arttıkça prostat büyüklüğünün azaldığı, meyve tüketimi ile prostat büyümesi arasında bir ilgi ya da ilişki olmadığı bildirilmiştir (8). Bu çalışmada ayrıca beta karotenden zengin meyve ve sebze tüketiminin, yeşillik tüketiminin ve C vitamini tüketiminin kansersiz prostat büyümesi ile ters ilişki gösterdiği, yani bunların tüketim miktarı arttıkça prostat büyüklüğünün düştüğü, alfa ve gama tokoferol alımının prostat büyüklüğünü etkilemediği bildirilmiştir (8). Yüksek miktarda kırmızı et tüketiminin, aşırı süt ürünleri tüketiminin, daha az yeşillik ve daha az sebze tüketiminin prostat ameliyatı gerekliliğini artırdığı, bu beslenme tarzlarıyla idrar sıkıntılarına neden olan prostat büyümesinin arttığı iddia edilmiştir (5).

-İşeme şikayetlerinnin artmasına sebep olabilecek ilaçlar nelerdir?

-Soğuk algınlığı ilaçları, depresyona karşı kullanılan ilaçlar (antidepresanlar), alerji, kaşıntı ve cilt reaksiyonları için kullanılan ilaçlar (antihistaminikler) ve nefes açıcı ilaçların işeme şikâyetlerini arttırdığı,  sebebinin  de bu ilaçların mesanenin kasılma gücünü azaltması olduğu söylenebilir. Özellikle nefes darlığı, KOAH için nefes açıcı(bronkodilatatör) ilaç kullananlarda bu ilaçların mesanenin kasılma gücünü azaltması sebebiyle idrar şikâyetlerinin, aynı yaşta fakat bu ilaçları kullanmayanlara göre daha yüksek olduğu, bu kişilerde idrar tıkanması sebebiyle prostat ameliyatı gerekliliğinin yüksek oranda olduğu bilinmektedir. Bu cümleden KOAH ya da nefes darlığı olan kişilerin bu ilaçları azaltması ya da kullanmaması sonucu kesinlikle çıkarılmamalıdır. Bunların dışında orta-yüksek derecede işeme şikâyetleri olan kişilerin “idrar söktürücü, ödem çözücü” ilaçları kullanması halinde bir anda mesaneye gelen idrar miktarında ani artış olmakta, mesane bu idrarı atmakta zorlanmakta, bazen tam idrar tıkanması oluşabilmektedir. Bunları belirtirken bu ilaçlar kullanılmasın tarzında anlaşılmamalıdır, hepsi de önemli hastalıklar için verilen ilaçlardır. Bunları kullananlar idrar şikâyetlerinin artabileceğini bilmelidirler.

-Yaş ve prostat büyümesi şikayeteleri ilişkisi nedir?

-30’lu yaşlarda kansersiz prostat büyümesi hemen hiç yoktur, yani prostat her yaşta belirli bir oranda büyür, ancak 30’lu yaşlarda prostat büyümesinin yarattığı işeme zorluğu şikâyetleri olmaz. Literatürde 30’lu yaşlarda gelişen prostat büyümesi sebebiyle ameliyat gerekliliği çok nadir olarak bildirilmiştir. 90’lı yaşlarda erkeklerin hemen tamamında kansersiz prostat büyümesinin veya kanserle birlikte prostat büyümesinin var olduğu, bunların önemli bir kısmında bu büyümenin prostat kanseriyle birlikte olduğu bilinmektedir. Daha önce de belirttiğim gibi prostat büyümesi olan her erkekte buna ait idrar şikâyetleri gittikçe artacak, şeklinde bir kural yoktur. Başka bir ifadeyle kansersiz prostat büyümesi oluşan her erkekte bu idrar şikâyetlerinin derecesi aynı değildir. Yani günümüzde idrar şikâyetleri olan, 40 yaş ve üzerinde bir erkeğe sebebi tam anlaşılmadan prostat tedavisi uygulaması yapılmamalıdır. Yapılan araştırmalarda kansersiz prostat büyümesi olan kişilerde idrar şikâyetlerinin derecesinin genel olarak yaş arttıkça arttığı görülmüştür. Örnek vermek gerekirse 40-50 yaş aralığındaki kişilerdekine göre 50-60 yaş aralığındaki kişilerde idrar şikâyetlerinin derecesi daha yüksek bulunmuştur. Tabii ki 60-70 yaş aralığındakilerde de 50-60 yaş aralığındakilere göre bu şikâyetler daha yüksek olmaktadır.

-Prostat büyümesi şikayetleri ile başvuran kişilere yapılması gereken tetkikler nelerdir?

– Kişi önce sorgulanındıktan ve şikayet derecesi belirlenir. Sonra bu şikayetlerinkansersiz prostat büyümesine bağlı olabileceği düşünülürse açlık kan şekeri, böbrek fonksiyon testleri, tam idrar tahlili, kanda PSA testleri ve parmakla prostat muayenesi yapılmalıdır. Şikayetlerinin derecesi yüksekse “idrar akım hızı ölçümü, uroflowtry” yapılabilir. İşedikten sonra içerde artık idrar kaldığı düşünülen hastalarda ultrasonografi ile içerde kalan(boşaltılamayan) idrar miktarı ölçümü yapılır. Ameliyat düşünülmeyen, düşünülse bile idrardan kan gelmesi(hematüri) şikayeti olmayan hastalara ilk planda prostat büyüklüğünü görmek için optik aletle idrar kesesine bakma işleminin(sistoskopi’nin) gereği yoktur. Sistoskopik muayenenin  ilk planda yapılmasına maalesef sık rastlamaktayız. Sistoskopik muayene ve röntgenolojik tetkikler prostat büyümesinde kanama olmadıkça, mesanede taş yada tümörden şüphelenilmedikçe gerekli değildir. Ameliyat düşünülen bir hastaya anestezi altında ameliyata başlamadan önce sistoskopi yapılabilir. Gereksiz yere yapılan sistoskopik incelemeler istenmeyen rahatsızlıklara sebep olabilir, hastanın konforunu bozar. Kanaması varsa dahi önce radyolojik tetkikler yapılır(ultrason, tomografi gibi) sonra sistoskopi işlemi yapılır.

-Kansersiz prostat büyümesi tedavi edilmezse olabilecek kötü gelişmeler nelerdir?

1-Yaşam kalitesinin bozulması:Ciddi işeme şikayetleri olan ve bu şikayetleri uzun süredir devam eden bir kişinin yaşam kalitesinin bozulması kaçınılmazdır. Öyle ki idrarı yetiştirmeyip kaçırma, gecede 5-6 yada daha fazla idrara kalkma ihtiyacı ve bunun yarattığı uykusuzluk, korkudan seyahate çıkamama ve misafirliğe gidememe gibi sosyal problemlerle karşı karşıyadır.

2-Böbrek yetmezliği: 

-Prostat büyümesinin yarattığı idrar tıkanmasına bağlı olarak böbrek yetmezliği tablosu geliştiğinde bu hastalarda mesane(idrar torbası) genellikle  belirgin olarak doludur ve göbek altında elle hissedilir. Bazen mesane çok dolu olmayan hastalarda da prostat büyümesinin anatomik şekline bağlı olarak  idrar geriye, böbreklere vurabilir(idrar reflüsü).  Biraz traji-komik ama bazen elle hissedilen mesane doluluğunu ilk anda “ karın içinde tümöral oluşum” olarak değerlendirenler olabilmektedir. Böyle bir hastada çoğu zaman böbrek fonksiyon testleri olan üre-kreatin yüksek, GFR düşük çıkar. Biriken idrarın yaptığı ödem böbrek ve idrar kanallarını ödemli, şişkin bir duruma getirir. Bu grup hastalara ilk yapılacak işlem hemen bir sonda takmak ve idrarı aralıklı olarak boşaltmaktır. Hastadan bazen 3 litreyi bulan idrar çıkar, böbrekler bozulduğu için bu aşırı idrar çıkımı günlerce devam eder. Böyle bir hasta hemen ameliyat edilmemelidir, edilirse ölüm riski yüksektir. Ortalama 1 ay civarında hasta sondalı olarak bekletilir, böbrek fonksiyonlarının normalleşmesi beklenir. Hasta sahipleri veya hasta hemen ameliyat talep edebilir, riskleri izah edilmelidir. Ortalama 1 ay sonra böbrek fonksiyonları yeniden değerlendirilir ve ameliyat edilebilir. Bazen böbrekler o kadar bozulmuştur ki böbrek fonksiyonları normalleşemeyebilir. Bu durumda hastada kalıcı, kronik böbrek yetmezliği (KBY) oluşmuştur. Kronik böbrek yetmezliği olan hastalara da prostat ameliyatı yapılabilir, ancak bunlarda böbrek fonksiyonları normal olanlara göre ameliyatın riski ve komplikasyon(istenmeyen olaylar) oluşma riski daha yüksektir (9). Bu hastalarda bazen mesanenin aşırı yorgunluğuna bağlı olarak kasılma gücü de zayıflamış ya da kaybolmuş olabilir. Böyle bir durumda ameliyat sonrası idrarı tutamama riski yüksektir. Bu gurup hastalarda genel durum bozukluğu ciddi ise  15-20 gün aralıklarla değişmek kaydıyla hasta sondalı bırakılır.

3-İdrar yolları enfeksiyonu: 

-Prostat büyümesinin oluşturduğu idrar tıkanıklığı sebebiyle mesanede işedikten sonra idrar kalması idrar yolları enfeksiyonu gelişimine zemin oluşturmaktadır. Prostat büyümesi olan hastaların ileri yaşta oldukları göz önüne alınırsa idrar yolu enfeksiyonunun bu hastalarda ağır seyrettiğini ve bazen hayatı tehdit edebildiğini söyleyebiliriz. Prostat büyümesinin yarattığı tıkanıklık sebebiyle oluşan bu enfeksiyonlarda bazen böbrek fonksiyonları da bozulmaktadır. Prostat ameliyatının mutlak gerekli olduğu durumlardan birinin “prostat büyümesine bağlı idrar yolu enfeksiyonlarının senede birkaç defa tekrar etmesi” olduğu bilinmektedir. Prostat ameliyatı sebepleri arasında  “sık gelişen idrar yolları enfeksiyonu”nun kansersiz prostat büyümelerinde tüm ameliyat sebeplerinin %5.2-12’sini oluşturduğu bildirilmiştir (5).

4-Mesanenin (idrar torbasının) kasılma gücünün azalması, kaybolması, mesanede fıtıklaşmalar(sellül, divertikül oluşumu)

-Mesanenin tüm katmanları incelendiğinde en içte ince bir tabaka halinde “mukoza” dediğimiz ince iç örtü vardır, onun altında kas tabakası ve en dışta “seroza” denen dış tabaka vardır. Genç insanlarda,  40 yaş ve öncesinde bu iç yüzey mesane dolduğunda düzgün, girinti çıkıntı olmayan bir tabaka olarak görülür. Prostat tıkanıklığı ilerledikçe, yani yıllar geçtikçe mesane adaleleri önündeki engeli, yani prostat tıkanıklığını aşıp idrarı aşağıya geçirebilmek için daha fazla güçle kasılmaya başlar. Mesane adalelerinde yıllar süren bu aşırı kasılma sebebiyle adale lifleri kalınlaşır, mesane iç yüzeyini örten mukoza bu adale lifleri arasına girerek düzgün görünümlü yüzeyin girintili-çıkıntılı görünüm almasına, küçük ve büyük kesecikler(sellül, divertikül) oluşumuna neden olur. Bir anlamda mesane fıtığı oluşur. Halk arasında da bir zorluğu, gücü yenmek için aşırı zorlananlara “ fıtık olacak” derler, mesanede  de olan durum tam bu tanıma uymaktadır. Hastanın idrar yolları filminde bu fıtıkların görülmesi bize doğrudan bu hastanın uzun yıllardır prostata bağlı idrar zorluğu yaşadığını, bir anlamda ameliyatın gerekli olduğunu  düşündürür, ancak başka bulgular olmadan sadece bu bulgunun var olması mutlak ameliyat gerekliliğini düşündürmez.. Bu hastalar ameliyatı daha da geciktirirse sürekli aşırı güç kullanmak zorunda kalan mesane adaleleri kasılma gücünü kaybeder, buna “mesane atonisi” deriz. Mesane kasılma gücünü kaybettikten sonra yapılacak prostat ameliyatı sonrasında idrar tutamama riski yüksektir.

5-Mesanede taş yada taşlar oluşması: 

Mesanede taş oluşumunun bazı sebepleri vardır. Her yaşta mesane taşı oluşumuna rastlanabilir, prostat büyümesi mesane taşı oluşum sebepleri arasında ilk sırayı almaktadır. Burada taş oluşum mekanizması şöyledir; tıkanıklık sebebiyle mesanede işendikten sonra artık idrar kalmakta, durgun olan idrarda da taş oluşumu kolaylaşmaktadır. Herhangi bir idrar, kapta bir süre bekletildiğinde kabın dibinde tortu oluşmaktadır, bu tortu idrarda taşın çekirdeği olan kristallerden oluşmaktadır. Mesanedeki taş da prostatın yarattığı tıkanıklık sebebiyle mesanede kalan artık idrar da bu şekilde oluşmaktadır. Mesanede taş oluşumunun bir diğer sebebi de böbreklerden mesaneye düşen küçük bir taşın atılamamasıdır. Bu taşın üzerine zamanla kristallerin oturması sonucu taş gittikçe büyür ve tabii yoldan atılamaz. İdrar kanalını tıkayıcı prostat büyümesi oluşup mesane taşı gelişen hastalarda da prostat ameliyatı gereklidir. Prostat büyümesi yaşlarında olan ve mesanesinde taş oluşmuş kişilerde bazen sadece taşın kırılması işlemi yapılmaktadır. Ancak bu sorunu çözmemekte, çoğu zaman bir süre sonra ya yeniden taş oluşmakta ya da idrar yolu tıkanıklığının şiddeti artmaktadır. Doğrusu tıkayıcı prostat büyümesi ile birlikte mesanesinde taş ya da taşlar oluşmuş kişiye aynı anda hem taşın alınması ya da kırılması hem de prostat ameliyatı uygulamaktır. Ciddi işeme zorluğuşikayeti olmayan, cinsel aktif olan bir kişide mesanede taş oluşmuşsa sadece taşın kırılarak çıkarılması, prostata dokunmama(ameliyat etmeme) yapılabilir.Prostat tıkanıklığı sebebiyle mesanede taş oluştuğunda çoğu zaman taş sayısı birden fazla olmakta, bazen irili ufaklı yüzlerce olabilmektedir. Taş ya da taşlar çok sayıda ya da oldukça büyükse, yani kapalı yöntemle kırılması çok uzun zaman alacaksa bu durumda açık, klasik cerrahi yöntemle prostat ameliyatı zorunlu olabilmektedir.Mesane taşı ile birlikte prostat büyümesi olan bir hastada mesanedeki taşın endoskopik yöntemle, yani açık ameliyat gerekmeden kırılabileceği düşünülüyorsa önce taşın kırılıp temizlenmesi yapılır, sonra prostat ameliyatına devam edilir.

6-Kansersiz prostat büyümesine bağlı kanama

-İdrarda kan görülmesinin ya da idrarın kanlı olmasının birçok sebebi vardır. İdrarın kanlı gelmesine ürolojide “hematüri” denir. Kanama yeni olmuşsa idrar canlı kırmızı renkte görülür, eğer kanama bir süre önce olmuşsa ve kan mesanede beklemişse siyahımsı renk alır. Gözle görülmeyen, mikroskobik tahlilde görülen kanamalara “mikroskobik hematüri”, çıplak gözle görülen kanamalara da “makroskobik hematüri” denir. İdrarın kanlı gelmesinin en sık rastlanan sebebi böbrek ve idrar yollarındaki taş hastalığıdır. Özellikle taş düşürme sırasında kanlı idrar görülmesi sıktır. Bunun dışında böbrek, mesane ve idrar yolunun iç yüzeyinden gelişen transizyonal hücreli kanserler (TCC) sık kanama yaparlar ve erken belirti verirler, çoğu zaman pıhtılı kanama olur. Ayrıca böbreğin etli kısmından gelişen kanserler de (renal hücreli kanserler, RCC) bazen kanama yapabilirler. Bu kanserler içinde en sık kanama sebebi mesane kanserleridir. Bunlar dışında idrar yolları enfeksiyonlarında, Aspirin, Plavix, Cumadin gibi kan sulandırıcı(antikoagulan) ilaçlar kullananlarda da idrar kanamaları olabilmektedir.

-Prostat kanseri prostatın kapsülünü geçmiş ve mesane boynunu tutmuşsa o zaman da idrarda kanama görülebilmektedir. Kansersiz prostat büyümesine bağlı olarak bazen hafif bazen de ciddi derecede kanamalar olabilmektedir..Nadiren prostat kanamasının mesaneyi pıhtı ile tam doldurduğu ve acilen ameliyat yapmak zorunda kalındığı durumlarda yaşanabilmektedir. Prostat büyümesine bağlı kanama, prostata ameliyat gibi bir müdahale yapılmadan kendi kendine gelişen kanamalardır. Bir araştırmada prostata bağlı kanamaların prostat büyümesi olan kişilerin %2.5’inde rastlandığı bildirilmiştir.  Prostat büyümesine bağlı kanamalar çoğunlukla hacim olarak büyük prostatlılarda görülmektedir. İdrardan kan gelmesi durumunda sebep olarak saydığımız her türlü ihtimal akla gelmelidir. Öncelikle bu kanamanın kansere bağlı bir sebepten olup olmadığı iyi araştırılmalıdır. Bunun için öncelikle ultrasonografi (usg), bilgisayarlı tomografi (CT) gibi tetkikler yapılmalı, bunlar karar verilmesinde belirleyici olmazsa, aletle idrar kanalı ve mesanenin için incelenmelidir, yani sistoskopi yapılmalıdır. Bu işlemler mümkünse hasta uyutularak, anestezi altında yapılmalıdır. Prostata bağlı idrardan kan gelmesi tabii ki prostat büyüme yaşı olan en az 45-50 yaş ve üzerindekilerde görülür. İdrardan kan gelmesi esasında erken bir uyarıcıdır, hastanın hiç beklemeden doktora başvurması gereklidir. Bir hastanın idrarından kan gelmesi  durumunda “bunun sebebi kansersiz prostat büyümesidir.” diyebilmek için kanamaya sebep olabilecek kanser, taş, enfeksiyon gibi diğer tüm ihtimallerin ekarte edilmesi şarttır.Piyasada Finasterid, Avodart ve benzeri olan bu ilaç grubuna “5 alfa redüktaz inhibitörleri” denir, bu ilaçların prostatı küçültücü etkilerinin yanında prostattaki damarlanmayı azaltıcı ve prostata bağlı kanamaları kurutucu etkileri vardır, en az 3-6 ay kullanılmaları gerekir. Eğer prostat büyümesine bağlı ciddi kanama oluşursa bu durumda ameliyat gereklidir.

7-İdrar Tıkanması (İdrar Retansiyonu)

-Ani(akut) idrar tıkanıklığı birdenbire olur. Müzmin, kronik veya uzun süreli idrar tıkanıklığı ise mesane içinde işedikten sonra 300ml ya da daha fazla idrar kalması olarak tanımlanmaktadır. Ani idrar tıkanması hastada ağrı, işeyememenin verdiği birtakım sıkıntılar gösterdiği halde kronik idrar tıkanıklığı hastada pek ciddi belirti vermeyebilir, kısmi tıkanma şeklinde ya da tam tıkanma şeklinde olabilir. Prostat büyümesine bağlı idrar şikâyetleri olan hastalarda ani idrar tıkanması sıklığı %3.3 olarak bildirilmektedir. Prostatın büyümesine bağlı işeme şikâyetlerinin derecesi yüksek olanlarda ani idrar tıkanması riski daha yüksektir. Kansersiz prostat büyümesinde PSA’nın yüksek olması bir anlamda prostat hacminin yüksekliğinin bir belirtisidir, böyle yüksek PSA’lı prostat büyümesi olanlarda ani idrar tıkanıklığı riski de yüksektir (10,11).

-İdrarın tıkanması riski yaş ilerledikçe de artar. İdrarı tam tıkanan kişiye sonda takmak zorunludur, sondanın ameliyata kadar çıkarılmaması doğru olur. Mesanesinde yüksek miktarda işenemeyen idrar olan kişilerde sonda takıldıktan sonra bazen 2-3 litreyi bulan idrar boşaldığını görüyoruz. Böyle durumlarda bazen sondanın hastanın idrarı boşaltıldıktan hemen sonra yanlış bir uygulama olarak ya da hastanın isteğiyle çıkarıldığına rastlanmaktadır. Ancak bu hastalarda kısa bir süre sonra tekrar idrar tıkanmakta ve yeniden sonda takmak gerekmektedir. Sondanın sık takılıp çıkarılması idrar kanalının yaralanması, sonradan bu yaralanmanın idrar kanalında daralmaya yol açması ve enfeksiyon gelişmesi risklerini arttırır.  Sonda takılması durumunda bazen sepsis dediğimiz enfeksiyonun kana karışması ve yayılması riski oluşabileceğinden mutlaka antibiyotik uygulaması yapılmalıdır. Hastalar sondayı çoğu zaman problem yapmakta, aşırı şikâyette bulunmaktadırlar. Sondanın yarattığı sorunlar  çıkarılmasının yaratacağı sorunlar yanında hastanın yaşadığı küçük sorunlardır, belki birkaç gün sosyal aktivitesi, işi kısıtlanacaktır. Böyle hastalarda sondanın bir yararı da mesanenin toparlanmasını, gücünü kazanmasını sağlamak şeklindedir. Çünkü hasta sondalı iken idrar sondadan geldiği için mesanenin kasılması, güç sarf etmesi gerekmez, dinlenir. Sonda uzun süre, örneğin bir ya da birkaç ay kalacaksa sondanın ucu gündüzleri kapatılmalı, işeme isteği oluşunca açılmalı, idrar torbası sadece kişi uyuyacağında takılmalıdır. Bu tedbir ciddi ve çözümü zor bir sorun olan mesanenin tembelleşmesini, küçülmesini önler. Yüksek derecede işeme sıkıntısı olan prostat büyümesi olan  kişilerin aşırı sıvı alımı, idrarını uzun süre bekletmesi, aşırı alkol alımı, ciddi soğuk algınlığı durumunda tam idrar tıkanması riski yüksektir.

-İdrarı tam tıkanmış bir kişinin tıkanma öncesinde şikâyetlerinin derecesi çok düşük olmasına karşın aniden idrar tıkanması yaşanmışsa bu hastalara da öncelikle sonda takılır, ortalama bir haftalık antibiyotik tedavisi uygulanır, bununla birlikte idrar yolunu gevşetici, genişletici ilaç başlanır. Bu özellikteki hastaların çoğu ortalama 5-7 gün sonra sonda alındığında idrarı sorunsuz ya da minimal zorlukla yapabilmektedirler. Bu gurup hastalar genelde daha genç hastalardır. Aşırı soğuk algınlığı, aşırı alkol alımı gibi bir sebeple idrar tam tıkanmış olabilir. Bu özellikteki hastaların ortalama %25-30’u bir haftalık belirttiğimiz tedaviye rağmen sonda alındıktan sonra normalleşememekte, sonda çıkarılma denemesi birkaç defa yapılmasına rağmen ciddi idrar sıkıntıları devam edebilmektedir. Böyle bir durumda yaşları genç olmasına rağmen bazen ameliyat zorunlu olabilmektedir.

-Tam idrar tıkanması durumu bazen bir başka sebeple, örneğin ameliyat sonrasında anestezinin etkisiyle de olabilmektedir. Bunlarda da yapılacak işlem hastanın ameliyat öncesi idrar şikâyet durumuna göre yukarıda anlattığım tarzda çözülür. Daha önce de belirttiğim gibi nefes açıcılar, antikolinerjikler, ödem çözücüler gibi bazı ilaçları kullananlarda ani idrar tıkanması riski vardır. Fıtık ameliyatı olan birçok yaşlı hastaya ameliyat sonrasında idrar yapamadığı için sonda takıldığını görmekteyiz. Bilindiği gibi prostat büyümesi 45-50 yaşlarında başlamakta, yaş arttıkça büyüme ve bu büyümeye bağlı tıkanma riski artmaktadır. Fıtık, tıbbi tabirle “herni” oluşumunun en temel sebepleri karın içi basıncını arttıran olaylardır. Karın içi basıncını arttıran sebepler arasında müzmin öksürük, müzmin kabızlık, idrar yapma zorluğu başta gelmektedir. İdrarını zor yapan yaşlı bir kişinin idrarını yapabilmek için ıkınmak, karın içi basıncını arttırmak zorunda kalması fıtık oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Uzun süredir ıkınarak zor idrar yapan bir kişide yıllardır zorlanmaya bağlı fıtık gelişebildiği gibi bu kişinin mesane adaleleri de yorulmuştur. Bu kişiye prostatının tıkayıcılık durumu tetkik edilmeden fıtık ameliyatı yapıldığında narkozun etkisiyle vücuttaki tüm adalelerle birlikte mesane adaleleri de geçici olarak gevşeyeceğinden, yani bir anlamda felç olacağından ameliyat sonrasında mesane eski kasılma gücüne kavuşamamakta ve idrar tıkanmaktadır. Bu sebeplerle prostat büyüme yaşlarında olan orta-ileri yaştaki kişilere fıtık ameliyatı gerektiğinde ameliyattan önce prostat değerlendirilmesi yapılmalıdır. Aksi takdirde hasta ameliyattan sonra idrarını yapamayabilir ve fıtık ameliyatının peşinden prostat ameliyatı olmak zorunda kalabilir. Ayrıca böyle bir kişide fıtık ameliyatından sonra da idrar zorluğu devam edeceğinden fıtığın nüksetmesi, halk deyimiyle fıtığın patlaması riski de bulunmaktadır. Fıtığı olan bir kişi prostat yönünden değerlendirildiğinde prostat için de ameliyat gerekmesi durumunda, eğer anestezi süresi yönünden hastada risk oluşturmuyorsa her iki ameliyat aynı anda yapılabilir, ki bu durumda hasta iki ayrı zamanda iki defa anestezi alma riskinden kurtulmuş olur. Eğer anestezinin uzaması risk yaratacaksa önce prostat ameliyatı yapılmalıdır.

8-Ölüm:

-Kansersiz prostat büyümesinin ölüme sebebiyet vermesi riski oldukça düşüktür. Prostat büyümesi tedavi edilmez ise ölüm oranının yüz binde on (10/100.000) oranında olduğu bildirilmiştir. Kansersiz prostat büyümesi hayat kalitesini bozucu bir durumdur, bu rahatsızlıkta prostat ameliyatı ya da diğer tedavi yöntemlerinin çoğu hayat kalitesini arttırmaya yöneliktir. Prostat büyümesinin ölümle sonuçlanması iki durumda olur. Birincisi prostat büyümesi sonucu idrar kanalı tam ya da tama yakın tıkanır ve bu tıkanma sonucu mesanedeki idrar böbreklere geriye gider, buna idrar reflüsü denir. İdrar reflüsü oluşmuş ise bu durum zaman geçtikçe böbrekleri bozar, böbrekler iflas noktasına gelir, böbrek yetmezliği gelişir. Hastaya acilen sonda takılmazsa ve diyalize alınmazsa ölümle sonuçlanabilir. Bu tablo nadir durumdur, genellikle idrar tıkanıklığı yavaş yavaş ve gittikçe artan bir seyir izlediğinde oluşabilir. Böyle hastalar doktora pek gitmeyen, kontrolsüz hastalardır. Böyle bir tablo uzun yıllar içinde gelişir. İdrarı aniden tam tıkanan, ama öncesinde idrar yapması normal yadanormale yakın olan kişilerde idrarın ani tıkanması farklı bir durumdur.  Prostat büyümesine bağlı ölüm riski  tıkanmanın yavaş geliştiği hastalarda vardır. İkinci ölüm sebebi de idrar tıkanıklığının yarattığı idrar yolları enfeksiyonu ve bu enfeksiyonun vücuda yayılmasıdır.

1-Berry SJ, Coffey DS, Walsh PC, Ewing LL. The development of human benign prostatic hyperplasia with age. J Urol. 1984 Sep;132 (3):474-9.

2-Partin AW, Oesterling JE, Epstein JI, et al: Influence of age and endocrine factors on the volume of benign prostatic hyperplasia. J Urol. 1991 Feb;145 (2):405-9.

3-Montie JE, Pienta KJ. Review of the role of androgenic hormones in the epidemiology of benign prostatic hyperplasia and prostate cancer. Urology. 1994 Jun;43 (6):892-9.

4-Oztekin CV, Ozturk B, Tas M, Ugurlu O, Cetinkaya M: How do patients with familial benign prostatic hyperplasia differ clinically from those with sporadic benign prostatic hyperplasia? Urol Int 76 (4):332-34;2006.

5-Roehrborn CG: Benign prostatic hyperplasia: Etiology, Pathophysiology, Epidemiology, and Natural History. In: Campbell-Walsh Urology, Kavoussi LR, Novick AC, Partin AW, Peters CA, eds. Philadelphia, tenth ed., 2012. vol 3. page 2570-2610

6-Ali Haghsheno M, Mellström D, Johan Behre C, et al: Low 25-OH Vitamin D is associated with benign prostatic hyperplasia. J Urol 2013:190;608-614.

7-Kristal AR, Arnold KB, Schenk JM, et al: Dietary patterns, supplement use, and the risk of symptomatic benign prostatic hyperplasia: results from the Prostate Cancer Prevention Trial. Am J Epidemiol 2008:167;925.

8-Rohrmann S, Giovannucci E, Willett WC, Platz EA. Fruit and vegetable consumption, intake of micronutrients, and benign prostatic hyperplasia in US men. Am J Clin Nutr. 2007 Feb;85 (2):523-9.

9-Akdemir AO, Oztekin CV, Doluoglu OG, et al: The effects of transurethral resection of the prostate on mobidity and mortality in patients with nondialysis-requiring renal insuficiency. Ther Adv in Urol 2012:4;51-56 

10-Jacobsen SJ, Jacobson DJ, Girman CJ, et al: Natural history of prostatism: risk factors for acute urinary retention. J Urol. 1997 Aug;158 (2):481-7.

11-Roehrborn CG, McConnell JD, Saltzman B,et al; PLESS Study Group. Proscar Long-term Efficacy and Safety Study. Storage (irritative) and voiding (obstructive) symptoms as predictors of benign prostatic hyperplasia progression and related outcomes. Eur Urol. 2002 Jul;42 (1):1-6.

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.